Manisa'nın Soma ilçesinde AK Parti Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'nun sahibi olduğu Fernas Madencilik'e ait iş yerinde, sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten atılan işçiler Soma'dan Ankara'ya yürüyüş başlattı. ANKA Haber Ajansı'na konuşan maden emekçilerinden Özay Karakuş, “Bizi insan olarak görmüyorlar mı? Ölüm olsa bu işin ucunda ben gideceğim" dedi.
Manisa'nın Soma ilçesinde bulunan AK Parti Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'nun sahibi olduğu Fernas Madencilik’te iş güvenliği ve düşük ücretlere karşı mücadele başlatan ve bu süreçte sendikaya üye oldukları için işten atılan işçiler, eylemlerinin 30. gününde Soma’dan Ankara’ya yürüyüş başlattı. İşçiler, yaşadıkları sorunlar ve hak talebi mücadeleleri ile ilgili ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
Fernas Madenciliğe ait iş yerinde yaşadıklarını anlatan maden emekçisi Özay Karakuş, şunları söyledi:
"Kimyasal enjeksiyoncu olarak Fernas Madencilik’te çalışmaktayım. Yaklaşık bir hafta önce röportaj verdiğimi için benimde de çıkışımı verdiler. Doğruları konuştuğumuz için çıkış verdiler. Ben 4 yıldan beri şirkete hizmet vermekteyim. Şirketin iyisiyle kötüsünü de her şeyini gördüm. Gördüğüm halde bunu anlatmamak insanlık onurunun aşağılanması olarak görürdüm bunu. Ben de arkadaşlarıma destek verdim. Çünkü iş sağlığı güvenliğinin olmadığı apaçık ortadaydı. Ben de arkadaşlarımın yanında bulunmak için çıktım. Bu direnişe katıldım. Maalesef siyasi partiler, 600 tane milletvekili bizi bir meze tabağı kadar görmüyorlar. Ama bu millet bu madencileri çok iyi bilir ki yok zamanında da var zamanında da madenciler hep bu milletin yanında oldu. Çünkü biz hepimiz bir topluluk olduğumuz için hepimiz Türk milleti olduğumuz için yardımlaşmayı sevdiğimiz için biz her zaman iyisi olsun, kötü de olsa milletimizin yanındayız. Ülkemizin yanındayız.
"Beni ailemle tehdit etti"
Ben ömrümde iki tane amir gördüm. 301 kişinin şehit olduğu ocakta çalışıyordum. Burak Şef'le, Koray Bey'i rahmetle anıyorum. Onlar bize işçiliği de öğrettiler, insanlığı da öğrettiler. Onların ömrü yetmedi. Ama onlar gibi Soma'ya herhangi bir amir ya da mühendis gelmedi. Bu saatten sonra da geleceğini düşünmüyorum. Çünkü bunlar artık egolarını tatmin etmekte. Başımıza bir tane inşaat mühendisi koymuşlar. Madencilik kavramı hakkında hiçbir şey bilmiyor. Madencilerle nasıl konuşabileceğini, nasıl davranabileceği bilmediği için her gün küfür ve hakaret. Bunlardan bıktık, usandık artık. Sayın vekilimiz bunları biliyor mu? Bilmiyor mu? Farkında mı değil mi? Onu da bilmiyoruz. Ama bu zamana kadar cevap vermemesinin sebebini ben bir kalemle sormak istiyorum. Dedi ki 5 kişi disiplin kararıyla atıldı. Tamam kabul edelim. Atıldığını farz edelim ki beni ne sebeple attınız? Onu sormak istiyorum. Benim herhangi bir tutanağım yok. Beni dış göreve gönderdiniz. Bana parasını ödemediniz. Bana yemek parasını vermediniz. Vekilsiniz, patronsunuz madem bunun hesabını neden sormuyorsunuz? Ben defalarca dile getirdim. Bunları istediğim için de mi beni işten attınız? Beni ondan mı tehdit ettiniz? Sizin güvenlik amiriniz 'seninle görüşeceğiz' diye medyanın ve oradaki albayın önünde beni tehdit etti. Beni ailemle tehdit etti. Bunu bütün albay da gördü. Askeriyede gördü. Neden karşı çıkamıyorlar? Yani kolluk kuvvetleri bunlara mı çalışıyor?
"Ben neden hayatımı riske atayım?"
Biz, kolluk kuvvetleriyle deprem, selde birlikte çalıştık. Kolluk kuvvetlerini bizim üstümüze salıp bizi birbirimize düşürmenin amacı nedir? Onlar Türk askeri, biz de Türk vatandaşıyız. Yani biz dışarıdan gelmedik veya vatanı işgale de gelmedik. Biz vatanın evlatlarıyız. Amaç nedir? Ben sadece Meclis’teki yetkililere soruyorum. Bizi siz masanızdaki meze tabağı kadar görmüyor musunuz? Benim iki tane çocuğum evde zebil bir durumda. Neden? Ben kendimden utanıyorum artık. Beni utandıran sizlersiniz. Ben çalışmak istiyorum. Bana iş vermiyorsunuz. Hakkımı vermiyorsunuz. Ben neden bile beni ölüme atayım kendimi? Ya arkadaşlarımın neden bile bile ölmesini isteyeyim. Benim yanımda 241 kişi ölmüş. Ben kaybetmişim arkadaşlarımı ben neden hayatımı riske atayım?
"Denetlemeciler geldi, elektrikli olan dizel olan bütün makinaları çıkardınız"
Mesela bir hafta önce Çalışma Bakanlığı'ndan denetlemeciler geldi. İçeriden bütün jeneratörleri, çimento makinalarını, enjeksiyon makinelerini elektrikli olan dizel olan bütün makinaları, kaynak makinalarını çıkardınız. Bunları da fotoğraf olarak biz sosyal medyaya yükledik. Çalışma Bakanlığı gitti geri aşağı indirdiniz. Çalışma Bakanlığı'yla ortak çalışıyorsunuz o zaman. Benim düşüncem bu. Çünkü siz bize değer vermiyorsunuz. Vermediğiniz için de ne olursa olsun Ankara'da bize nasıl polis tekme attıysa bir kere beni polis vursun. Bu kadar insanı vursun, öldürsün. Eğer gerçekten içinde gururu varsa, Türk ise beni vursun. Ben bunu istiyorum. Siz bir madenciye tekme atabilecek kadar küçükseniz beni öldürün. Çünkü siz beni öldürmekle tehdit ettiniz zaten. Sizin güvenlik amiriniz beni ölümle tehdit etti. O zaman ben Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de göz bebeğimiz olan polislere de sesleniyorum. Siz eğer milletvekilinin yanındaysanız tekme atmayı bırakın direkt bu kadar 50-100 tane işçiyi vurun. Biz de kurtulalım, siz de kurtulun. Yani benim size diyebilecek başka hiçbir şeyim yok.
"Ölüm olsa bu işin ucunda ben gideceğim"
Öncelikle bugün bizim isteğimiz iş sağlığı güvenliği önlemleri dört dörtlük alınsın. Ondan sonra Soma ortalamasında maaşımızı versinler. Biz çalışmaya zaten razıyız. Biz başka bir şey istemiyoruz. Promosyonu banka bizim adımıza veriyor. Maaş bizim adımıza yattığı için bizim paramızı işlendiği için banka bunu bize veriyor. Biz onu patrondan da istemiyoruz, bankadan istiyoruz. Patron kendi cebine atacağına bize verecek onu. Biz sadece patrondan maaşı Soma standartlarında istiyoruz. Bir de iş sağlığı güvenliği istiyoruz. Bunu yapamayacak kadar küçük bir firmaysa devlet buna ihale versin? Devletin bütün ihalelerini alıyor. Mesela gizliden bütün şantiyelere 20-25 zam verdi. Bize neden vermiyor? En düşük şantiyesinde biz çalışıyoruz madenciler olarak. İnşaatçılar bizden yüksek maaş alıyor. Şoförler bizden yüksek maaş alıyor. Ama Türkiye standartlarında, dünya standartlarında madencilik en ağır iş. Herkes bunu böyle kabul ediyor. Kanun da böyle kabul diyor. Ama nedense en düşük maaşı biz alıyoruz. Bizi insan olarak görmüyorlar mı? Başka biz bir şey istemiyoruz. Biz sonuna kadar gideceğiz. Ölüm olsa bu işin ucunda ben gideceğim. Benim iki tane evladım var. İkisi de zebil durumda. Ben artık dilenmek istemiyorum. Ben insanca yaşamak istiyorum. Onların masasında meze tabağı olmak istemiyorum."
"60 tane insanın Soma'dan Ankara'ya kadar yürümesi çok normal bir şey değil"
Maden emekçisi Muhammed İleri ise şunları dile getirdi:
"Taleplerimiz bir aydan beridir belirttiğimiz gibi işte öncelikli olarak iş güvenliği önlemlerinin alınması. Zaten buna bir talep olarak sunmamız bile bizi üzen bir durum. Yani normalde yapması gereken bir şey olduğu için. İkincisi maaşlarımızın Soma havzasındaki diğer maden maaşları da göz önünde bulundurarak ortalama bir maaş olması. İşten atılan arkadaşlarımızın tekrar işe alınması ki onlara ben de eklendim. Yani direnişin yirmi beşin 25'inci gününde ben ve benimle beraber 3 kişi daha işten atıldı. Devamsızlık koduyla atıldık ama diğer arkadaşlara geri dön çağrısı yapıldı. Bununla uğraşıyoruz. Bugün Ankara'ya yürüyüşümüz başladı. Yürüyüşümüzün amacı Ankara'daki yetkililerin, Meclis’in bizi ciddiye almalı. Şu ana kadar herhalde bizi ciddiye almalarını gerektirecek bir durum yapamamışız gibi görünüyor. Ama bu yürüyüşle bizi ciddiye alacaklarına inanıyoruz. Çünkü burada 60 tane insanın Soma'dan Ankara'ya kadar yürümesi çok normal bir şey değil.
"Maaştan geriye hiçbir şey kalmıyor"
Yaşadığımız şehirde Soma'nın genel ekonomisi madencilerin üzerinden dönüyor. Ev kiraları olsun diğer alışverişlerde olsun madenciler üzerinden dönüyor. Madencilerin maaşlarına zam yapılacağı duyulduğu anda Soma'daki ev kiraları artıyor. Ama 34 bin lira çok düşük bir ücret. Çünkü Soma'da kira ortalaması 10-15 bin lira arasında. 10 bin lira ev ödeyen bir adama 24 bin lira kalıyor. Krediler, ev alışverişi... Benim bir çocuğum var. Bir yaşında bir çocuğum var. Bu çocuğun harcamaları... Maaştan geriye hiçbir şey kalmıyor. Hani kalmamakla beraber aydan aya bizi sürekli içeri sokan bir durum var."