CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, "İnsanca maaş artışı kaçınılmaz olarak yakıcı hale gelen emeklilerin gerçekçi zam ve refah artışı talepleri 'Bütçede para yok' diye geçiştirilemez. İktidar derhal bu yanlıştan dönmeli, kök maaşlarda yapılacak enflasyon zammıyla en düşük emekli aylığı asgari ücretle eşitlenmelidir. En düşük aylıkta yapılan 2 bin 500 liralık artış tüm emeklilere seyyanen yansıtılmalıdır" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu yayınladı. Toprak’ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
"12 bin 500 liralık en düşük emekli aylığı açlık sınırının yüzde 34 altında"
"Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) üniversite adayları için düzenlediği Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları ve doğru yanıt seviyesindeki vahim başarısızlık, eğitim kurumlarının alarm verdiğini, Milli Eğitim sisteminin büyük tahribata uğratıldığını ortaya koydu. ÖSYM Başkanının açıkladığı sonuçlar özellikle sınava ilk kez giren lise son sınıf öğrencilerinin başarı düzeyinin gerilediğini, doğru cevap sayısına ilişkin ortalamaların en alt düzeylere indiğini gösteriyor.
İktidarın emekliler arasında maaş kaosunu daha da büyütmesi kaçınılmaz olan düzenlemeyle mağdur ettiği 13 milyon emekliyi 2 bin 500 liralık artıştan yararlandırılmaması, eşitlik ilkesinin yanı sıra anayasanın sosyal devlet ilkesine de aykırıdır. Bu maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve artıştan tüm emeklilerin seyyanen yararlandırılması anayasa gereği kaçınılmazdır. Açlık sınırının haziran itibarıyla 19 bin liraya ulaştığı ekonomik ortamda, yapılan yüzde 25 artışa rağmen 12 bin 500 liralık en düşük emekli aylığı, açlık sınırının yüzde 34, asgari ücretin yüzde 26,5 altındadır.
İnsanca maaş artışı kaçınılmaz olarak yakıcı hale gelen emeklilerin gerçekçi zam ve refah artışı talepleri 'Bütçede para yok' diye geçiştirilemez. İktidar derhal bu yanlıştan dönmeli, kök maaşlarda yapılacak enflasyon zammıyla en düşük emekli aylığı asgari ücretle eşitlenmelidir. En düşük aylıkta yapılan 2 bin 500 liralık artış tüm emeklilere seyyanen yansıtılmalıdır.
İktidarın sporu kontrole alma, kulüpleri dizayn etme, federasyonları kendi belirlediği isimlere teslim etme politikası, TFF Seçimli Genel Kurulu’nda sonuçsuz kaldı. Kazanmasına kesin görüyle bakılan iktidar destekli mevcut başkan seçimi kaybetti. Kapalı oylama sonunda rakip aday TFF Başkanlığı’na seçildi. Adaylık için imza veren delege sayısının yaklaşık iki katı oy alan rakip adayın seçimi kazanması, aynı zamanda iktidara ‘Futboldan, spordan elini çek. Spora siyaset bulaştırma’ mesajıdır.
"İktidarın gizli amacı sokak hayvanları üzerinden tüm tepkileri muhalefet belediyelerine yönlendirmektir"
İktidarın gizli amacı, kamuoyunda yaygın şekilde tartışılan sokak hayvanları üzerinden tüm tepkileri muhalefet belediyelerine yönlendirmektir. Giderek büyüyen bu sorunun merkezi-yerel yönetim işbirliğiyle çözülmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. İktidar, sorunu belediyelere yıkarak ve ‘uyutma-ötanazi’ görevini de belediyelere yükleyerek sorumluluktan kaçamaz. Ötanazinin sokak hayvanlarına uygulanması, bu kararın onlar adına bir insan tarafından verilmesi kabul edilemez.
Aylık ödemesi 5-6 asgari ücret tutarına yükselen konut kredilerine talep dibe vurunca, kamu bankaları ‘ortak konut kredisi’ kampanyası başlattı. Bir krediyi beş kişinin paylaştığı kampanya, yüksek faiz ve yüksek enflasyon karşısında eriyen gelirlerle ev sahibi olmanın milyonlarca kişi için hayal olduğunun ilanıdır.
Haziran 2024 ve Ocak-Haziran 6 aylık merkezi bütçe gerçekleşmeleri, ilk yarı yılda bütçe açığının 747,2 milyar liraya ulaştığını, tasarruf genelgesine rağmen kamu harcamalarında israfın devam ettiğini gösteriyor. Haziranda bütçe gelirleri 591 milyar, giderler 866,5 milyar lira tutarında gerçekleşince sadece bir aylık bütçe açığı 275,3 milyar lira oldu. Haziran ayında 99,3 milyar liraya ulaşan faiz dışı açık, bütçe giderlerinin üçte birine varan faiz ödemelerinin bütçeyi tükettiğini gösterirken, kamuda yeni yatırım ve istihdama, halkın refahına imkan sağlayacak kaynakların faize harcandığını ortaya koyuyor.
Bütçe açığı büyüdükçe borçlanma ihtiyacı artıyor, borçlanma faizi maliyeti yükseliyor. Kendi tasarruf tedbirlerine uymayan, 'diğer' adı altında müteahhitlere, vakıflara, kim olduğu açıklanmayan farklı kesimlere milyarlarca lira kaynak transferi veya hazine yardımı yapan iktidar, milyonlarca çalışan memur ve emekliye gelince 'Bütçede para yok' bahanesine sığınıyor.
"İktidar Afgan çobanlara muhtaçlıkla tarım ve hayvancılığın nasıl bitirildiğini itiraf ediyor"
Daha önce ‘Suriyeliler olmasa sanayici çalıştıracak işçi bulamaz’ diyen iktidar sözcüleri şimdi de ‘Afgan çobanlar olmazsa tarım hayvancılık biter’ söylemine sarıldı. Suriyeliler ve Afganlar yokken Türkiye’de tarım ve hayvancılık yokmuş gibi akıl dışı bir tezi sahiplenen iktidar, ülke tarım ve hayvancılığını çökerttiğini gizlemeye çalışıyor.
Köy okullarını kapatan, çiftçi ve besiciye desteği kesen, kırsal alanda gençleri göçe zorlayıp sadece yaşlı nüfusun kalmasına zemin hazırlayan politikaların sonucu ekilemeyen araziler, dalında çürüyen ürünler, terk edilen hayvancılık ve ithalata teslim olan Türkiye oldu. Ziraat Bankası'nı çiftçi yerine iktidar müteahhitlerinin finansörüne dönüştüren iktidar, Afgan çobanlara muhtaçlıkla ülke tarım ve hayvancılığının nasıl bitirildiğini itiraf ediyor.
"Trump göreve geldiği takdirde Türkiye ile ABD yeni gerginlikler yaşanması sürpriz olmayacaktır"
ABD Başkanlık seçimlerine 4 ay kala Donald Trump’a suikast girişimi dünyada yankı yarattı. Cumhuriyetçi Başkan adayının aynı partiye üye bir kişinin suikastına uğraması ABD toplumundaki kutuplaşma ve radikalleşmeyi açığa çıkarttı. Cumhuriyetçi parti içinde radikal-aşırı milliyetçi-Neo Nazi kanadın varlığı biliniyor. Bu kanat Trump’ı ‘mevcut düzenle uzlaşan bir kişi’ olarak değerlendiriyor. Trump’ın Biden’a karşı kaybettiği seçim sonrası aşırı sağcı Trump yanlılarının ABD Kongresini basıp darbe girişiminde bulunması buna kanıt olarak dile getiriliyor. Ayrıca Trump’ın Başkan Yardımcısı Adayı olarak Ohio Senatörü JD Vance’ı ilan etmesi bu açıdan çok dikkat çekici bir adım. JD Vance radikal muhafazakâr kimliği yanında, ABD siyasetinde aşırı sağcı-yabancı düşmanı ve Evanjelist dini çizgisiyle ‘tehlikeli siyasetçi’ olarak öne çıkıyor.
Her iki başkan döneminde de ABD-Türkiye ilişkilerinde gerilimler sürdü, tırmandı. Trump Türkiye’nin PYD-YPG’ye karşı yürüttüğü operasyonlar nedeniyle ambargo kararı alırken, Rusya’dan satın alınan S-400 Hava Savunma Sistemleri üzerine de Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarttı, CAATSA yaptırımları kapsamına aldı. Biden yönetimi CAATSA yaptırımlarını sürdürmenin yanında Rusya yaptırımlarını deldiği iddiasıyla Türkiye için yeni ambargo-yaptırım tehditlerini gündeme getirdi. Biden döneminde ABD ile ilişkilerde açılan mesafe son dönemde giderilmeye çalışılsa da F-16 alımında sıkıntılar sürüyor. Seçilme ihtimali artan Trump göreve geldiği takdirde Türkiye ile ABD arasında başta Suriye, İran, Gazze-Filistin, Çin, İsrail ilişkileri olmak üzere yeni gerginlikler yaşanması sürpriz olmayacaktır.
Beş yıllık görev süresi dolduğu için AB komisyon başkanlığına tekrar aday olan Ursula von der Leyen’e aşırı sağcı-milliyetçi blok ile Sol-Sosyalist-Yeşiller bloku karşı çıkıyordu. Keskin çizgilerle ayrışan bu iki grup AP’deki oylamada ittifak yapmayınca Muhafazakârlar ve Sosyal Demokratların ortak desteği Leyen’in beş yıl süreyle tekrar AB Komisyon Başkanı seçilmesine yetti.
Ursula von der Leyen'in ilan ettiği program AB'nin daha militarist bir sürece yöneleceğini, savaşçı politikaların, mülteci ve yabancı karşıtlığının öne çıkacağını işaret ediyor. ABD'de olası Trump döneminin başlaması yanında AB'nin de sert askeri süreçlere yönelmesi dünyada yeni savaş tehditlerinin artacağı, yakın çevremizde çatışma ihtimallerinin gündeme gelebileceğini gösteriyor."