Erdal SAĞLAM*
Enflasyonla mücadelede meydana gelen sapma ve gecikmeler, Merkez Bankası tarafından geçen hafta yapılan faiz toplantısından sonra yapılan açıklamayla kabul edildi. Bu nedenle piyasalardaki faiz indirimi beklentisinin de 2025 yılı başına doğru ötelendiğini görüyoruz.
Enflasyonda meydana gelen sapmanın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da değişik açıklamalarla, kabul edildiğini söyleyebiliriz. Bakan Şimşek, artık bu yıl sonu enflasyon rakamının yüzde 40-45 arasında olacağını söylemeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, geçen hafta yapılan bir toplantıda, “enflasyon için biraz daha sabretmek zorundayız” şeklinde konuştu.
Geçtiğimiz hafta aynı zamanda 2025 yılı merkezi bütçe yasa tasarısı da TBMM’ye sunuldu. Bütçenin tümünü birden değerlendirecek olursak; yatırımların azaldığı, mantığı geçmiş yıllardaki bütçelere benzeyen, gelir ve harcamalar açasından dağılım farkı olmayan, faiz harcamalarının daha da artmış oldu bir bütçeden söz edebiliriz. Bütçe konusundaki ilk izlenimler; yine varlıklı kesimlerden alınacak geliri artırmak yerine, toplumun tümünü etkileyen dolaylı vergilere ağırlık verileceği, maaş zamlarının en çok yüzde 30 civarında yapılacağının işaretini veren, dolayısıyla gelir dağılımı ve geniş toplumsal kesimlere refahın artırılmasının amaçlanmadığı bir metin diyebiliriz.
Merkez Bankası geçen hafta yaptığı faiz toplantısında, yüzde 50’lik politika faizini değiştirmezken, yurtiçi talebin yavaşlamaya devam ettiğini, mal enflasyonu gerilerken hizmet enflasyonundaki gerilemenin yılın son çeyreğine kaldığı saptamasında bulundu. Bununla birlikte “Enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizlik ise son dönemdeki veri akışı ile artmıştır” dedi ve beklentiler ve fiyatlama davranışlarının hâlâ enflasyonla mücadele açısından risk oluşturduğunu ifade etti. Bununla birlikte gerekirse daha da sıkılaşarak, bu mücadeleye devam edileceği konusunda kararlı olacakları söylendi.
Kurlar daha da düşük tutuluyor
Merkez Bankası’nın, açıkça söylemese bile, ağustos ve eylül aylarında kurlarda meydana gelen yüksek artışların enflasyonla mücadeleyi olumsuz etkilediği, özellikle eylül ayı enflasyonun bu nedenle yüksek geldiği kanısına vardığını söyleyebiliriz. Merkez Bankası’nın ekim ayı başından itibaren kurları düşük tuttuğu, hatta kurların ilk kez geriye gitmesine izin verdiği görülüyor. Bu yolla eylül ayında enflasyonda meydana gelen sapmanın, son üç ayda kur artışını iyice sınırlayarak dengelenmeye çalışılacağı, bu sayede yılsonu hedeflerine mümkün olduğunca yakınsamaya çalışılacağı anlaşılıyor.
Bununla birlikte piyasalardaki faiz indirimi beklentilerinin de giderek ötelendiğini görüyoruz. Yerli ve yabancı piyasa oyuncularının büyük bir bölümü geçtiğimiz ay, ekim ya da kasım ayından başlayarak indirimin başlayacağını tahmin ediyorlardı ama bu beklentiler birkaç ay ötelenmiş gözüküyor. Kasım ayında indirimin başlayabileceğini söyleyen piyasa oyuncuları hala var ama artık en erken Aralık’ta başlayacağı beklentisinin iyice arttığını görüyoruz. Bunun yanısıra, eskisine kıyasla artık çok daha fazla piyasa oyuncusunun, faiz indirimlerinin yeni yılda başlayacağını söylemeye başladığına şahit oluyoruz.
Bu konuda iktisatçılar ve analistler ikiye ayrılıyor. Kimisi Merkez Bankası’nın bu sapmadan sonra, aylık enflasyonun düşmesinden iyice emin olmak isteyeceğini, bununla birlikte yılbaşında yapılacak kamu zamları ve maaş artışlarının belli olmasını beklemek isteyeceğini, bu nedenle de faiz indiriminin en erken ocak ayında başlayabileceğini söylüyorlar.
Buna karşılık bazı piyasa oyuncuları ise enflasyonun, kurun son dönemdeki gibi sıkı tutulması halinde, ekim ayı enflasyonun olumlu gelebileceğini, artık yüzde 50 politika faizinin, beklenen enflasyon da gözönüne alındığında çok yüksek kaldığını söylüyorlar. Bununla birlikte Merkez Bankası’nın son günlerde piyasayı fonlama faizinin yüzde 48-49 seviyesine gerilediğini, bunun da zaten fiili olarak faiz indiriminin yapıldığı anlamına gelmiş olabileceğini kaydediyorlar. Bu nedenle de, Aralık ayında fazla gecikmeden faiz indirimlerinin başlaması gerektiğini, aksi takdirde faizin uzun süre yüksekte kalma tehlikesi bulunduğunu belirtiyorlar.
Merkez Bankası faiz indirimi için ne kadar bekleyecek bilemiyoruz ama ekim ayı enflasyon rakamı, indirimin zamanlaması açısından kritik öneme sahip olacak. Merkez Bankası’nın son toplantıdaki karamsar açıklamasında, Ekim ayına ilişkin aldığı ilk verilerin istenilen düzeyde olmamasının da etkisi olabilir. Tabi ki, ekimle birlikte kasım ayı enflasyonun da yüzde 1,5’lara düşmesi önemli ve bu olduğu takdirde, aralık ayında indirimin başlama ihtimalinin artacağını söyleyebiliriz.
Hükümet tarafından söz verilen, enflasyonla mücadelede Merkez Bankası’na destek olacak mali tedbirlerin alınıp alınmayacağı bu aşamada önemli olacak. Özetle; ekonomi yönetimi henüz enflasyonla mücadelede istediği yola giremedi. Siyasi iktidar bu sapmayı telafi edecek önlemleri alacak mı, göreceğiz.
* ANKA Ekonomi Koordinatörü