En Uzun Karanlıkta Işığı Arayanlar

Abone Ol

Kuzey yarım küre en uzun karanlığı yaşayacağı güne hazırlanıyor. 21 Aralık, en uzun karanlığın yaşanacağı gün olarak duruyor. Sizler bu satırları okurken o gün gelmiş olacak. Belki de insanlık bu döngüyü yüzyıllardır yaşamasına rağmen, bu yıl farklılıklar yaşanacak, belki de yaşanmayacak. En azından ben öyle tasavvur ediyor olarak kalacağım. Hani insanlık ve gelişim süreci için her şey hayalle başlar denilir ya, bizde biraz hayal etsek çok mu fazla olur?

Olsun biz hayal edelim, çok mu, az mı, ona siz değerli okuyucularımız karar versin. Her karanlık aydınlığı getirir. Bu doğanın engellenemeyen ikilemi değil mi? Hayat çok zor ilerliyor. Bir yandan Pandemi kıskacında bulunan insanlık, bilimle bu süreci engellemeye çalışsa da, Kapitalizm vahşiliği ve Neoliberal politikaların bilim üzerinde kurduğu tahakküm, aşının tüm insanlığa eşit dağılımını engelliyor. Çaresizce bilim insanları çırpınsa da, daha fazla kar hırsı, aşının yoksul kesimlere ulaşmasına izin vermiyor. Zaman ilerliyor ve pandemi artık kalıcı olma ve yaşamları tehdit etme özelliğini daha da büyütüyor. Binlerce insan ölüyor ama hepsi sadece tablolara yansıyan istatistik değer olarak gösteriliyor. Garip olan ölenleri öyle kanıksadık ki, en azından duygu anlamında üzülmeyi bile bıraktık. Aslında insanlığımızı bıraktık. Umursamıyoruz.

Pandemide kaybettiğimiz insanları umursamadığımız gibi, yaşamda diğer olanları da umursamıyoruz. Yoksulluk, işsizlik, zamlar ve diğer tüm olanlar, duyduğumuz, bildiğimiz, gördüğümüz olmasına rağmen küçük bir fısıltıyla kulağımıza söylenen, göz ucumuza çarpıp geçen karartılar olarak hemencecik silinip gidiyor hafızamızda. Hatırlar mısınız, bundan yıllar önce televizyonlar kıyıya vuran yunus ve balina sürülerini gösterdiğinde nasıl üzülürdük. Şimdi ise kıyıya vuran onca insan ölümüne karşı nasıl umursamaz olduk. Mülteciler dediğimiz, ülkelerini bir nedenden dolayı savaş alanına çevirdiğimiz insanlar, yaşama umuduyla topraklarını terk ediyor, bilmedikleri ülkelerde sefalete mahkum kalıyor ve hayallerine yolculuk yapmaya çalışırken, o ıssız,derin ve mavi sularda karanlığın içinde yok olup kıyıya vuruyorlar. Peki, kim umursuyor?

Karanlık olan kuzey yarım kürede 21 Aralık mı sanırız bizler. Ya her günü karanlığı yaşayan milyonlar ne olacak? Onların ışığı görme hakları yok mu?Bu karanlığın esas sorumlusu Neoliberal politikalar yine insanlığın, büyük bir hayaliymiş gibi anlatılırken, gerçeklik görülebilecek mi?

İnsanlık umudunu azaltmış, sadece bekleme eğiliminde. İzliyor ve bekliyor. Belki Toroslardan bir İnce Memet gelir, vurur gider bu zalimleri. Yada Minervanın Bilgeliği getiren Baykuşu gelir ve umut olur insanlığa. Belki de bir Babayiğit çıkar ve der ki; ey insanlık, yürü benimle karanlığa karşı. Bir yürüyüş başlar, şarkılar söylenir, horonlar, halaylar kurulur, dilden dile anlatılır, yedi düvelde duyulur bu yürüyüş, Mao Zedung'un büyük yürüyüşünden de büyük olur. İşte o Babayiğit ve ona inananlar, yeni baştan kurarlar. Eşit, özgür ve adaletli bir dünyayı. Karanlığın ışığı olacak herkese umutlu olsun, uzun karanlık, ışığın içinde kaybolsun, en uzun karanlıkta ışığı arayanlar, insanlık için, yarının umudu olsun…