Gündem

CHP Lideri Özel’den HÜDA-PAR'a ''Mikroba sen niye hastalık yapıyorsun diye hesap soramazsınız''

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun Anayasa’nın 4'üncü maddesini hedef alan sözlerine, ''Mikroba sen niye hastalık yapıyorsun diye hesap soramazsınız. Mikrop, mikroptur” sözleriyle yanıt verdi. Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de, ''Sen bu HÜDA-PAR’a ne diyorsun Devlet Bey'' diye seslendi.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun Anayasa’nın 4'üncü maddesini hedef alan sözlerine, ''Mikroba sen niye hastalık yapıyorsun diye hesap soramazsınız. Mikrop, mikroptur” sözleriyle yanıt verdi. Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de, '' Sen bu HÜDA-PAR’a ne diyorsun Devlet Bey'' diye seslendi.

Özgür Özel, CHP Susurluk İlçe Başkanlığı'nı ziyaretinin ardından Susurluk Belediye Başkanlığı'na geçerek, burada halka seslendi.

Özel'in gündeminde ise HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun "Biz, Anayasanın 4'üncü maddesi olmasın diyoruz. 4'üncü madde gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır" şeklindeki açıklamaları vardı. Yapıcıoğlu'nun sözlerine sert tepki veren Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye seslenerek, tepki verip vermeyeceğini sordu. Özel, şöyle konuştu:

''Artık takke düştü, kel göründü”

''Maalesef üç beş oy uğruna olmadık işler yapılıyor. Şimdi bedeli ödenmeye başladı. Onunla ittifak bununla ittifak.... En güzel ittifak bizim ittifakımız, Türkiye ittifakı. Ama bir tarafta Cumhur İttifakı var. Cumhur İttifakı'nın seçenlerinden bir tanesi de HÜDA-PAR. Kim o? Kadınları sokak hayvanları gibi sahipsiz bırakmayıp sahiplendirelim diyen HÜDA-PAR. Kadının seçme ve seçilme hakkına karşı çıkan, domuz bağcıları avukat tutup savunan, sonra partisine kaydeden ve onları Tayyip Erdoğan ile ittifak şartıyla affettiren HÜDA_PAR. Şimdi çıkmış diyor ki 'Anayasa'nın ilk dört maddesine karşıyız' diyordu. Seçim zamanı susturdular, dört vekil al otur aşağıya dediler. Seçim zamanı sustu şimdi konuşuyor. ‘Biz Anayasa’nın 4'üncü maddesine karşıyız’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti, nitelikleri, bayrağı, İstiklal Marşı ve başkenti. Atatürk, Ankara’yı başkent yapmış, Ankara'nın başkent olmasına karşılar, bayrağa karşılar. Benim HÜDA-PAR’a bir sözüm yok. Mikroba sen niye hastalık yapıyorsun diye hesap soramazsınız. Mikrop, mikroptur. Ama milliyetçi muhafazakarım diyenler… Hele hele Tayyip Bey’in sağ kolunda HÜDA-PAR, öbür kolunda Devlet Bahçeli var. Sen bu HÜDA-PAR’a ne diyorsun Devlet Bey? Kimler kimlerle beraber? Oy toplarken vatan, bayrak, ezan deyip milletin dini ve milli duygularını sömürenler, milletin bayrağına, İstiklal Marşı’na karşı olanlara, Ankara’nın başkent olmasına karşı çıkanlara yüz veriyorlar. Artık takke düştü, kel göründü. Halep oradaysa arşın buradadır. Bu milletin birliğinin, beraberliğinin, bayrağının, ezanının garantisi CHP'dir.''

“İktidar olacağız, şeker fabrikalarını yine millerin yapacağız”

Balıkesir’de kapatılan şeker fabrikası üzerinden iktidarın politikasını eleştiren Özel, şunları söyledi:

“Susurluk’taki bu haklı inanca ve talebe gönül vermiştim. Seçim sırasında Balıkesir'de bize borçlu olup bu borcu ödeyeceğini söyleyenler, çok sert bir tavır takındılar. Çözelim dedik, dinlemediler. Her seferinde de şart olarak Susurluk’u istediler. Dedik ki 'Susurluk'ta adayımız, niyetimiz belli. Susurluk her türlü pazarlığın dışındadır' demiştik. İyi ki de öyle demişiz. Ben bütün süreçte örgütümüzden çok memnunum gayretleri için. CHP son seçimlerde nüfusun, yüzde 65’ini ekonominin yüzde 80’ini kazanırken en büyük başarılardan birini, Ege'de dokuzda dokuz yaparak en büyük başarıyı buralarda elde ettik. Bu başarı CHP'yi iktidara taşıyacak başarıdır.  38 bin nüfusuyla Susurluk, tostuyla, ayranıyla, şeker fabrikasıyla Türkiye'nin bir marka ilçesiydi. Başkanın şeker fabrikasına emeği çok. Geçmişte şeker fabrikası, şeker pancarını alan, şeker üreten ve ülkeye değer katan bir ilçeyken burası maalesef şu an şeker fabrikası kendi kaderine terk edildi. 2002 öncesi şeker pancarı taban fiyatı, piyasayı düzenliyordu. Fabrikanın şeker alımını garantiliyordu. Burada en kaliteli şeker en uygun fiyatla üretiliyordu, Türkiye ekonomisine katkı sağlıyordu ve müthiş bir istihdam yaratıyordu. Ama bu iktidar, şeker fabrikalarının kar edenlerini birilerine peşkeş çekip kendi beceriksizlikleri yüzünden kar edemez halde olanları da hedefe koyup adeta yok olmaya sürüklüyor. Bu kadar stratejik önemdeki bir fabrikayı bugün bir haftalık şeker pancarı stokuyla tutanların, verimsiz kılanların, karsız gösterenlerin iflasa ve kapanmaya sürükleyenlerin inşallah iki yakası bir araya gelmeyecek. Hakan Yıldırım Semizer, geçmişteki tecrübesiyle bugün bir görev yapıyor. Tabii şeker fabrikasına onun gücü yetmez. Ona ilk seçimlerden sonra bizim gücümüz yetecek. İktidar olacağız, şeker fabrikalarını yine millerin yapacağız. Hakan Başkan adaylık sürecinde ‘benim emekli maaşım var, belediye başkanı maaşımı üniversite öğrencilerine burs olarak vereceğim’ demişti. Takip ettim yaptı. Okul bahçelerinde poğaça dağıtırken, ayran, tost dağıtırken fotoğraflarını gördüm. Çok hoşuma gitti o gülen küçücük çocukların suratları. Susurluk’u su alıyordu. Bunun sorumlusu elbette BASKİ’nin ve Susurluk Belediyesi'nin uyum içinde çalışmamasıydı. Şimdi direnaj çalışmalarının yapıldığı bilgisini aldım. Sabah Ahmet Akın bilgi verdi, ‘Susurluk’un su basma sorununu tarihe gömeceğiz dedi. CHP, medeniyet demektir. Susurluk hak ettiği medeni seviyeye en yakın sürede ulaşacak. Biz CHP'li belediyelerde işimizi yapıyoruz. İşimizi iyi mi yapıyoruz kötü mü yapıyoruz anketlere bakıyoruz. İlk altı ayda 412 belediye seçildiğinden geride olan 12 tane yok. 400’ün üzerinde belediye son derece iyi gidiyor. Başkan daha çok çalışacak, arı gibi çalışacak. İki kişiden birinin oyunu almıştı. Gelecek seçimde dört kişinin üçünün oyunu istiyorum.''

''Ezanı susturmuştu işgal kuvvetleri. Bu partiyi kuranlar ezanı tekrar okuttular''

2023 seçimlerini hatırlatan Özel, şu ifadeleri kullandı:

“CHP’li belediye başkanları işini görevini yapıyor ama bu millet sadece belediye başkanlarına vazife vermedi. 2023’te Recep Tayyip Erdoğan’a vazife verdi. O geldiğinde sorunları bildiğini, çözeceğini söyledi. Temiz ve dürüst bir kampanya yerine bir karalama kampanyası yürüttüler. Hakaretlere ve iftiralarla bir grup seçmenin kafasını karıştırmak için büyük çaba sarf ettiler. 'Açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük, oyunu bize vermelisin' dediler. 'Yoksa bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler, vatanı böldürecekler.' Milletin kimi bunlara kanarak son kez oy verdi. Şimdi iki şey görünüyor. 'Ezanı dindirecekler' diyorlardı CHP'li belediyeler köyde eksik olan camileri yapıyorlar. Müezzinlerin imamların promosyon haklarını vermediler. Ben uğraşıyordum, şimdi milletvekillerimiz uğraşıyor.  Müezzinin, imamın haklarını savunmak da CHP’nin boynunun borcudur. Diyorlar ya ezanı susturacaklar.... Hey kendi bilmezler. Ezanı susturmuştu işgal kuvvetleri. Bu partiyi kuranlar ezanı tekrar okuttular. Vatanı bölecek diyorlar hepimizin dedeleri koyun koyuna yatıyor Conk Bayırında, İnönü'de, Sakarya'da. CHP varken kimse bu vatanı bölemez.” 

“Akıllarını başlarına alacaklar”

Filistin’de öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesinde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un konuşmasıyla başlayan krize de değinen Özel, şunları söyledi:

“Geçtiğimiz günlerde bir şey daha göründü. Geçtiğimiz günlerde Mahmut Abbas ile konuştum, 'Delmek istiyorum' dedim. 'Filistin, CHP’lilerin, Özgür Özelin ikinci evidir. Geleceği günü o söyler, biz karşılarız’ dedi.  Bir yandan da bir hamaset gidiyor. Bir yıldır İsrail devleti devlet terörü yapıyor. O devler terörüne karşı aylarca büyük bir siyasi aymazlıkla sustular. İsrail ile ticarete devam ettiler. Defalarca inkar ettiler, yakalandılar. En sonunda güçbela durdurdular hala daha arka tarafından dolaşıyorlar. Geçtiğimiz günlerde solcu bir kızımız, sosyalist bir kızımız Amerika'da yaşayan babası, annesi Türk olan, geçen gün Didim'de cenazesine katıldığım Ayşenur Ezgi… Katiller Ayşenur'u bir kurşunla ensesinden vurdular. Günlerce aileyle ilgilendik, cenazeyle ilgilendik. Cenazeye gittik. Cenazeye o ana kadar bunu görmeyenler o gün cenazeye beş bakanla hepsinden Allah razı olsun. Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla, Meclis Başkanıyla geldiler. Memnun olduk. Birlik beraberlik olsun dedik. Bir baktık bir kürsü kurmuşlar. Kim konuşacak? Cumhurbaşkanı  Yardımcısı, Meclis başkanı. Başka? Başka yok. Bizim evladımız Türkiye'ye mal olmuş. Orada çıkıp siyaset yapmaya kalkıştılar. Oradaki o siyasi cambazlığa izin vermediler. O kürsüyü oraya kurdurtmadılar. Ama bunlarda oyun biter mi? En içime dokunan o. Namazı kıldık, duamızı ettik. Tam cenazeyi uğurlayacağız, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, ‘Efendim sözü meclis başkanımıza vereyim.’ Ben bunu önceden duydum, aradım 'böyle numaralar yapmayın, şehit cenazesinde ikilik çıkarmayın' dedim. Tayyip Bey’in yaptığı gibi bir elinde tabut, bir elinde mikrofon siyaset yapmayın. Cenaze bizim demiyoruz, hepimizin. Ama sen kim oluyorsun bunu yapıyorsun? Din görevlisine oldu bitti yaptırıp orada mikrofonu alıp güya tarafsızmış gibi…Tarafsız olsa Mecliste tarafsız olur. Didim’de cenazede tarafsız, Ankara’ya gidince Tayyip Bey’in emrinden çıkmayacak. Olmaz olsun öyle tarafsızlık. Sonra söyleyeceğimi söyledim. 'Ayıp ettiniz, yazık ettiniz. Bu yaptığınız Filistin davasına karşı çıkmak değil' dedim. Hık diyemediler. Omzumuzu sevdiler. Ama kamu vicdanında mahkum oldular. Herkes Meclis Başkanı'nı ayıplıyor. O yüzden ne kadar haksızlığa uğrarsak uğrayalım haklılık zeminini tek etmeden, meydanı onlara bırakmadan, bu yaptıklarını da yanlarına bırakmadan özgüvenli bir siyaset yapacağız. Türkiye’nin neresinde devlet işiyle parti işi birbirine karıştırılıyorsa nerede hırsızlık, riyakarlık varsa nerede Cumhuriyet'in temel değerlerini aşındırtıyorlarsa karşılarında bizi bulacaklar. Akıllarını başlarına alacaklar.''