(TBMM) - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Türkiye’de bazı çevrelerin ABD’de Donald Trump’ın seçilmesi nedeniyle karalar bağlamalarının akıl ve mantıkla izah edilemeyeceğini' söyleyerek, “Biden’in, içimizdeki sömürgeleşmiş işbirlikçileriyle dayanışma halinde Sayın Cumhurbaşkanımızı seçimle değiştirip devirme planları şimdi tuzla buz olmuştur. Şu Allah’ın işine bakınız ki, değişen ve devrilen akli melekelerinin dahi kendisini terk ettiği Biden’dan başkası değildir. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır, düşüp de kalkamayan Biden ve Harris’tir” dedi.
Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geleceğin yol haritasınının milli ve manevi değerlerle çizme arayışında olunması gerektiğini söyledi. “Başta bölgemiz olmak üzere, yerkürenin her köşesine hızla kayan, giderek sertleşen risk ve tehdit kuşağını, günbegün yaygınlaşan anlaşmazlık ve ihtilaf alanlarını tedbirli bir hazırlık içinde takip etmeliyiz” diyen Bahçeli, içe kapanarak, yabancı değer yargılarına kapılarak, kaotik gelişmelerin lehe çevrilemeyeceğini ifade etti.
Bahçeli, “Siperlerimizden çıkıp görüş açımızı 360 dereceye ulaştırmalıyız. Nefret, şiddet ve ihanetle teçhiz edilmiş hastalıklı bir güruhu önümüzden ve ömrümüzden cesaretle ayıklamalıyız” dedi.
Bahçeli, 6 Kasım 2024’te Kırgızistan’nda Cumhurbaşkanı Caparov’un ev sahipliğinde toplanan Türk Devletleri Teşkilatı’nın 11. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne ilişkin “Türk Devletleri Teşkilatı, 15 yıllık uzun sayılmayacak mazisine rağmen İsmail Gaspıralı Bey’in ‘dilde, fikirde, işte birlik’ fikriyatının çok şükür kurumsal ve eylemsel çatı kuruluşuna dönüştü. Zirvede Sayın Cumhurbaşkanımızın ileri seviyeye ulaşan ülkü birliğini ifadeyle, İsmail Gaspıralı Beyin meşhur sözünü ihtiva eden hatıra parayı Türk devlet ve hükümet başkanlarına takdimi medyunu şükran duyulacak bir adamlık ve alicenaplık örneği olarak sivrildi. Türk Dünyası 2040 vizyonu hedefleri kademe kademe inşallah gerçekleşecektir” şeklinde konuştu.
“Türkiye, Azerbaycan ve KKTC’nin ortak alfabeye hazır olması Türk birliğinin müjdesidir”
Bahçeli, Kırgızistan’daki zirvede, ortak alfabe konusunda da önemli bir karar alındığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2022 yılında başlayan çalışmalar 2024 yılı Eylül ayında tamamlanmış, 34 harften mürekkep ortak alfabe çerçevesinde uzlaşma sağlanmıştır. Bu gelişme tarihi bir adımdır, makus talihin ters döndüğünün işaretidir. Aynı zamanda Türk kültür hayatının diriliş beyannamesidir. Türkiye, Azerbaycan ve KKTC’nin ortak alfabeye hazır olması Türk birliğinin müjdesidir. Türk Dünyasına birlik ve beraberliğin cemresi düşmüştür. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın yeni alfabeye geçiş için inisiyatif başlatmasıyla da ayrılan sularımız birleşecek, hasretimiz bitecek, Issık Gölü’nün hatıraları, Ötüken sancağının hedefleri asırlar sonra hakiki mana ve mecrasına kavuşacaktır.”
Bahçeli, “Önümüzdeki dönemi Türk Dünyası Yüzyılı yapmak için çağrıda bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Türk Devletleri Teşkilatı’nın devlet ve hükümet başkanlarına en halisane takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.
“Dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan”
Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:
“İstikbalin iradesi, dünyanın öne çıkan itibar ve iddiası Türk milletidir. İzmir’de, partisinin içine sürüklendiği çalkantılarından mustarip olduğunu itiraf eden ve telaşla ‘ülke gündemine döneceklerini’ açıklayan CHP Genel Başkanı’nın, dönüş yolunda uçuruma savrulmamasını, döneyim derken batma tehlikesini yabana atmamasını temenni ederim. Onlar dönsün dursun, dikkat etsinler fazla dönüş denge ve şuur kaybına yol açıp yere de düşürebilir. Düşen tutunacağı dalı seçemez. Ancak dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan. Dönenlere, devşirilenlere, demlenenlere, devrilenlere, satanlara, saklananlara, kaçanlara, kaypaklara, korkanlara aldırmadan, bizim yolumuz Türk Devri’dir, bizim yolculuğumuz Türk Dünyası Yüzyılı ve Türkiye Yüzyılı’dır.”
Türk birliğinin hayal safhasında kalmaması gerektiğini ifade eden Bahçeli, Atatürk’ün sözlerini anımsatarak, şöyle devam etti:
“Biz de Türk milliyetçisi olarak doğduk, öyle yaşadık, öyle öleceğiz. Nitekim akan hayat planımızın özü ve özeti bu şekildedir. Düz, sade ve mütevazı hayatımız ülkülerimizle anlam bulmuş ve bilenmiş, ülkücülüğümüzle berraklaşmış ve bıçkınlaşmıştır. Kuru gürültülere pabuç bırakmayacağız. Hamaset ve habaset tuzaklarına takılmayacağız.
Sistemli ve şiddetli tahriklere aldırmayacağız. Vatan ve millet sevgimizin rüştünü şehadetlerle, fedakârlıklarla, mağduriyet ve mahpusluklarla tescilledik, gerekirse aynılarını bir kez daha yaşamaktan kaçmayacağız, kaçınmayacağız. Düşünü kurduğumuz ne varsa düşünce dünyasına daldık, müteakiben dününü öğrendik, bugünkü düğümlerini çözmek için mücadele ettik. Allah ecelden aman verirse, Türk Birliğini mutlaka göreceğiz, maksadımıza ve muradımıza da ereceğiz.”
"Dünya adeta bir ateş hattında, namlu ucundadır"
Dış politikaya da değinen Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dünya çapında sıcak çatışma alanlarının devamlı genişlediği, hatta çıta yükselttiği anlaşılmaktadır. İnsanlık gerçekten de dehşet ve şiddet sarmalına adeta hapsedilmiştir. Mazlum milyonlar can çekişmekte, küresel emperyalizm ve Siyonist barbarlık bütün sabır ve sınır eşiklerini ihlal etmektedir. İsrail’in durdurulması, ateşkes rejiminin temini, ardından iki devletli barış ortamının tezahürü sadece Orta Doğu için, dünyanın tamamı için akut bir güvenlik ve sükûnet gereğidir.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın da sonlandırılarak barış ve müzakere etabına geçilmesi yalnızca savaşan tarafların değil, başta Türkiye olmak üzere diğer bütün ülkelerin ortak çıkarınadır. Afganistan’dan Pakistan’a, Tayvan’dan Bolivya’ya, Irak’tan Suriye’ye, Mali’den Burkina Faso’ya, Nijer’den Sudan’a, Myanmar’dan Güney Çin Denizi'ne, Honduras’tan Libya’ya kadar dünya adeta bir ateş hattında, namlu ucundadır.”
Küresel statüko sarsıldığını, uluslararası sistem sancılı, insan hak ve özgürlüklerinin zifiri karanlıkta olduğunu söyleyen Bahçeli, Avrupa’da artan siyasi belirsizliklerin ve ABD Başkanlık seçim sonuçları münasebetiyle gün yüzüne çıkan kaygılı bekleyişlerin fazlasıyla dikkat çektiğini kaydetti.
"Türkiye ve ABD arasında temiz bir sayfa açılmalı"
Ekonomik, ticari, siyasi ve diplomatik kutuplaşmaların yumuşama yerine daha da katılaşacağı bir dönemin kapıların açıldığını söyleyen Bahçeli, ABD’deki başkanlık seçimi ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı:
“ABD’de yapılan Başkanlık seçimi, bu seçimde ikinci defa seçilen ve 20 Ocak 2025 tarihinde görevi devralacak olan Trump’ın ne yapacağı, nasıl bir politika takip edeceği elbette günlerdir tartışmaların ağırlık merkezindedir. Bir defa şunu ifade etmem lazımdır ki, Türkiye’de bazı çevrelerin fil ile eşek arasına sıkışıp kalmaları, Trump’ın seçilmesinden dolayı karalar bağlamaları, Kamala Harris’in kaybedişinden dolayı neredeyse yas tutacak noktaya gelmeleri akılla ve mantıkla izah edilemeyecek garabettir. ABD’deki Demokratların ve Cumhuriyetçilerin holiganlaşmış taraftarlarına ülkemizde de tesadüf etmek utanç duyulacak bir köksüzlüktür. Biden’in, içimizdeki sömürgeleşmiş işbirlikçileriyle dayanışma halinde Sayın Cumhurbaşkanımızı seçimle değiştirip devirme planları şimdi tuzla buz olmuştur. Şu Allah’ın işine bakınız ki, değişen ve devrilen akli melekelerinin dahi kendisini terk ettiği Biden’dan başkası değildir. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır, düşüp de kalkamayan Biden ve Harris’tir. Biz ABD’deki seçime Türkiye merkezli bakıyoruz. Kimin kazanıp kaybettiğinden daha çok ABD-Türkiye ilişkilerinin nasıl bir boyut ve içerik alacağıyla ilgili analiz ve değerlendirme yapıyoruz. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Trump’ın ilk döneminden farklı bir profil sergilemesi, dostluk ve müttefiklik hukukunun doğasına müzahir hareket etmesi iki ülkenin de müşterek hayrınadır. Uluslararası siyaset denkleminde, ülkeler arasında kurulan ikili veya çoklu diyaloglar bağlamında, köklü dostluk veya kategorik düşmanlıktan bahsetmek hem doğru hem de doğal kabul edilemez. Asıl mesele milli çıkarlarımızdır. Sürekli değişkenlik gösteren, pek çok argümana ve parametreye bağlı olan ülkeler arası ilişkilerin saygıya, barışçıl arayışlara, küresel adalet ve hukuk ölçülerine uygunluğu temel bir kriterdir. Bir tarafın geri adımlarla taviz üstüne taviz vermeye zorlandığı, diğer tarafın dayattığı, zorladığı, sürekli alan genişlettiği, yaptırım ve baskı mekanizmalarıyla toksik ağlar kurduğu ilişkiler sisteminin kalıcı ve sürdürülebilir olması akıl dışı bir ihtimaldir. Türkiye ile ABD arasında İkinci Dünya Savaşı sonrasına tekabül eden yakın ve yoğun diyaloglar manzumesinde yepyeni ve temiz bir sayfa açılmalıdır. Husumeti körükleyen, huşuneti köpürten ekonomik ve politik engellemelerin demokrasi ahlakıyla, aklı selimle ve egemenlik haklarıyla bağdaşmayacağı ortadadır. Mayın tarlasında münakaşa inatları, uçurum kenarlarında müzakere ısrarları, bitmek tükenmek bilmeyen ağız dalaşları, devamlı sahne alan güç gösterileri ancak ve ancak çözümsüzlüğe hizmettir. Türkiye ile ABD arasında çözülemeyecek hiçbir sorunun olmayacağı hususundaki temkinli iyimserliğimizi ve iyi niyetli iradi vasfımızı koruma ve bunu da sürdürme çabasındayız. Siyaset hem gönül hem de görgü işidir. Bunu bilmek, buna uygun davranmak asıl olmalıdır. Akıl ve ahlakı hiçe sayan emrivakilerin, şükran ile hüsran arasında yaşanan gelgitli tutumların siyasetin konusu olmaktan çok, stratejik hesaplaşmaların ve sinir harplerinin ilgi sahasına gireceğini herkesin bilmesinde yarar vardır. ABD Başkanı Trump’ın göreve gelir gelmez; İsrail ile Filistin arasında barışı mı yoksa soykırımı mı destekleyeceği, Ukrayna ile Rusya arasında üçüncü yılını dolduran savaşa yönelik müspet sözlerini tutup tutmayacağı, Suriye’den Amerikan askerlerini çekip çekmeyeceğinin yanı sıra, PKK/YPG/PYD terör örgütlerine nasıl bakacağı, eski bildik ve kabul edilemez politikalara bağlı kalıp kalmayacağı, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesi etrafında, uluslararası hukukun yanında durup durmayacağı, Türkiye’nin egemenlik haklarını yok sayıp saymayacağı, Hepsinden daha önemlisi ülkemizi isabetli ve hakkaniyetli okuyup okumayacağı hiç kuşkunuz olmasın ki belli olacak, bizim de tavrımız bu vesileyle tecelli edecektir. Türkiye, dönem dönem sorgulasak da bir NATO ülkesidir. Bu ittifak mimarisinin gerek ve yeter şartlarını ihtiva eden kurumsal ve hukuksal niteliklerine özelde ABD’nin, genelde diğer tüm üye ülkelerin riayeti başlıca sorumluluktur. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir ülkedir, her türlü iç ve dış vesayet yok hükmündedir. Her ülkenin bağımsızlığına, meşru, hukuki ve egemenlikle örtüşen kapsamlı çıkarlarına saygımız tamdır. Ancak aynı saygıyı başkalarından görmek ve şahit olmak da en tabii hakkımızdır. Bu aşamada ABD’deki partilerin içimizdeki havarilerine diyorum ki, Fil ile eşek arasında papatya falı açmayın, kayıp-kazanç çetelesi tutmayın, gelin de Bozkurtu görün, gelin de Bozkurtla yürüyün, ona buna özenmeyin ve imrenmeyin, Bozkurt ayaktayken, fil ile eşeğin arkasına düşmeyin.”
(Bitti)