İki gün sonra kendilerine kurtuluş, kuruluş, bağımsız ve özgür bir ülke, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan bir Cumhuriyet ve bir dizi çağdaş devrimler borçlu olduğumuz ebedi önderimiz Atamızın Samsun' ayak bastığı 104. yıl dönümü. Fakat ben bu kez, gençlerimizin sorularından yola çıkarak devrimlerimizin az konuşulan ve doğru bilinmeyen bir başka önemli yönünü yazmak istiyorum.
Genç vatandaşlar " Hocam, özellikle de din baz çevrelerde, Atatürk'ün dinle ilişkisi ve hatta din karşıtlığı konusunda birçok olumsuz söylenti, yazı ve görsel var. Atatürk' ün dine ve özellikle de İslam dinine bakış açısı nasıldı?" diye soruyorlar.
Özetlemeye çalışalım.
Önce işin inanç ya da iman konusunu yanıtlayalım.
Hiç kimsenin elinde insanların dindarlık derecesini ya da dinsizliğini ölçen bir İmanometre- imanölçer aleti yoktur. İbadet, sakal, bıyık, giyim- kuşam gibi ritler sadece bir dış görünüştür. İnsanların iç dünyalarını İnançlarını bilen, gören ve değerlendirecek olan sadece Allah'tır. Gerisi zan ve dedikodudan ibarettir. Ayrıca her insan inanç ya da inançsızlığının hesabını kullara değil, sadece Allaha verir. Gerisi zandır ve dedikodudur, Müslümana yakışmaz. Ayrıca İyi niyetten de yoksundur. Bu nedenle Atatürk'ün inancını sorgulamak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Dindar bir vicdan, dürüst bir ahlak ve laik bir hukuk insanların inançlarını sorgulamaya fırsat vermez.
Atatürk'ün dine bakış açısını öğrenmenin en doğru yolu bu soruyu bizzat Atatürk'e sormaktır. Ancak kendisi bizlerden fizik olarak ayrıldığı için bu sorunuzu Atatürk'ün söylev ve demeçlerine bakarak yanıtlamaya çalışayım.
Atatürk'ün din ve İslamiyet hakkındaki fikir ve uygulamalarını Sayın Cihan Dura'nın ATANAME kitabının 696- 698 sayfalarından birebir aktaracağım.
ATATÜRK DİYOR Kİ:(×)
"Ben dine, gerçek dine karşı olmadım. Aksine ona ( dine) gerekli değeri verdim, onu vicdanlardaki kutsal yere yükseltim.
Ben İslam alanında da vukuf ( derin bilgi) sahibiyim. Kur'anı, İslam tarihini iyi bilirim. Müslümanlığı çok dikkatle inceledim.Hazreti Peygamber'in hayatını okudum.Dört ciltlik tarih hazırlanırken dört halife dönemini ben kaleme aldım. Benim bu yönüm dinci ve inkarcı yobazlar tarafından hep gizlenmiştir.
Gerçek din alimlerine saygı duydum, onlarda da saygı uyandırdım. Dine ve dindarlara yaşamımın hiç bir anında saygısız davranmadım. Mili Mücadelemizde de din alimlerinden büyük destek gördüm. Beni İslam'ın kurtarıcısı" olarak anıyorlardı.
" İslam'ın halaskâr ( kurtarıcı ) gazisi unvanını vermişlerdi bana..
Dinde reformdu yapmak istediğim. İslam'ı cehaletin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir, dedim ve dinde yenileşmeyi, yeniden yapılanmayı gerçekleştirdim. Hurafe dinciliğini yıktım. Gerçek dine dönüşün ilk adımlarını attım.
İslam toplumunu nakilcilikten akılcılığa yöneltmek istedim. Çağdaşlaşma yolunda ilk adımları atmasını sağladım. Dini hurafelerden ( dinde olmayan ve dini bozan uydurmalardan) Arap-Acem ( İran) kültüründen arındırmak, toplumu ve devleti dincilerin yönlendirmesini önlemek istedim.
İslam'ın, Allah ile aldatanlarca araç olarak kullanılmasına karşı çıktım. Müslümanlı Tanrı arasındaki aracılığı kaldırmak, " Raaiyyeleşme" ye, sürüleşmeye, bundan beslenenlerin saltanatına son vermek istedim.Halkımı ( ümmetten) millete dönüştürdüm. Yaptığım devrimlerle gerçek islamın özlemini gerçekleştirdim.
Benim arkadaşlarımla giriştiğim devrimin en hayırlı işlerden biri de halkımızın ne dediğini anlayarak ibadet etmesini, namaz kılmasını ( Türkçe İbadet) sağlamak oldu.
Türk Kur'an'ın arkasından koşuyordu. Fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyordu....
Evet ezanları gürül gürül, üstelik halkın anlayacağı dilde Türkçe okuttum. Allah Türkçe bilir! Böylece dilimiz Türkçeyi yükseklere, minarelere çıkardım. Ezanları yasaklayacak olanlar işgalci Yunanlardı. Onları bu topraklardan kovarak, ezanların susmasını önledim.
Elmalılı Hamdi Yazı'ra Kur'an tefsirini yaptırdım. Ardından ikinci büyük adımı attım. 12 ciltlik Buhari tercüme ve şerhini ( açıklamasını) yaptırdım... Diyanet İşleri Başkanlığını kurdurdum; din ve mezheplere ilgili ibadet ve yönetim işlerini düzenlesin diye, imanla ilgili fıkıh kuralları hakkında Müslüman yurttaşlar bilgi versin diye...( Diyanet İşleri Başkanlığı'nın) bir görevi de laikliği korumaktı. Zamanla tam tersi işler yaptı, o başka.
Müslüman Türk kadınının geleneksel ( İslam öncesi Türk kültüründen gelen) haklarını ben yeniden tanıttım...Ben Türk kadınına, meslek sahibi olmanın, sanatın bilimin ve sosyal hayatın kapılarını açtım. O'nun ( kadının) kendi rızası olmadan evlendirilmesini, dövülmesini, hor görülmesini yasalarla önledim. Bu düzenlemelerin hiç biri İslam'a karşı, aykırı değildir.
Ben Türk İslam aydınlanmasının önünü açtım. Müslüman Doğu; sadece inanmaktan, bilerek inanmaya, bilinçsiz dincilikten, bilinçli dindarlığa kanat açsın, benim öncülük ettiğim aydınlanmaya borçludur.
İslam dünyası, ta Muaviye'den beri, Kur'an'ın esas mesajının dışlandığı bir din yaşadı.Müslümanların esas sorunu İslam'ı yanlış anlamalarıydı. Ne var ki Müslüman, ne yanlış anlamaktan vazgeçti ne de yanlış İslam dan. Yüzyılların çıbanlaştırdığı bir dert bu. Çok ciddi bir neşter( bıçak) vurulmadan iyileşmezdi. O neşteri ben vurdum ama değeri bilinmedi." Evet, Atatürk bunları söylüyor.
Ben size kendi yorumlarımı değil, doğrudan Ulu Önderimiz Büyük Atatürk'ün yorumlarını sundum.
Ancak O'nun dinler konusunda söylediklerinin hepsine hiç kuşkusuz kendi imzamı da atarım.
Atatürk ne yapmış hangi kararları almış ve hangi devrimleri yapmışsa o konularda tam ve derin bilgi sahibi olarak ve toplum yararı için yapmıştır. O'nun aynı zamanda derin bir İslam din bilgini olduğunu hiç aklınıza getirmiş miydiniz?
Not: ayraç (...) içindeki yazılar benimdir.
HALKIMIZIN VE GENÇLERİMİZİN 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMININ 104. YILI KUTLU OLSUN.
(×) DURA, Cihan, ATANAME, Doğu Kitabevi, İstanbul, 2019.ss.696- 698.