Gündem

Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi: "İklim Kanunu Teklifi önemli bir adım olmakla birlikte eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir"

 Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, İklim Kanunu Teklifi'nin önemli bir adım olmakla birlikte eksikliklerin giderilmesi ve uygulamada etkinliğin sağlanması gerektiğini belirterek "Kanunun yasalaşması halinde, ikincil mevzuatın hazırlanması ve uygulamanın izlenmesi aşamalarında sivil toplumun, akademinin ve yerel yönetimlerin aktif katılımı, kanunun başarısı için kritik önem taşıyacaktır" açıklamasını yaptı.

Abone Ol

(ANKARA) - Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, İklim Kanunu Teklifi'nin önemli bir adım olmakla birlikte eksikliklerin giderilmesi ve uygulamada etkinliğin sağlanması gerektiğini belirterek "Kanunun yasalaşması halinde, ikincil mevzuatın hazırlanması ve uygulamanın izlenmesi aşamalarında sivil toplumun, akademinin ve yerel yönetimlerin aktif katılımı, kanunun başarısı için kritik önem taşıyacaktır" açıklamasını yaptı.

Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, AK Parti milletvekilleri tarafından 20 Şubat'ta TBMM Başkanlığı'na sunulan İklim Kanunu Teklifi'ne ilişkin yazılı açıklama yaptı. Teklifin 20 asıl ve 2 geçici maddeden oluştuğuna ve Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde yasal ve kurumsal bir çerçeve oluşturmayı amaçladığına dikkat çekilen açıklamada, şu değerlendirme yapıldı:

İklim Kanunu Teklifi: ETS ve potansiyel riskler

"Kanun teklifinin en dikkat çekici yeniliği, Emisyon Ticaret Sistemi'nin (ETS) kurulmasına ilişkin hükümler. ETS, 2005 yılında Avrupa Birliği'nde uygulanmaya başlayan ve şu anda 4. fazında (2021-2030) bulunan bir karbon fiyatlandırma mekanizması. 1.AB ETS, başlangıçta aşırı tahsisat dağıtımı, düşük karbon fiyatları ve piyasa volatilitesi gibi sorunlarla karşılaşmıştır. Özellikle 2008-2012 döneminde yaşanan ekonomik kriz, karbon fiyatlarının düşmesine ve sistemin etkinliğinin azalmasına neden oldu. Ancak 2018 yılında yapılan reformlarla Piyasa İstikrar Rezervi'nin (MSR) oluşturulması ve 4. fazda tahsisatların azaltılması gibi tedbirlerle sistem güçlendirildi.

Burada eleştirel bir husus, EPİAŞ'ın piyasa işletmecisi olarak belirlenmesi. EPİAŞ, halihazırda elektrik piyasasında faaliyet göstermekte olup, sera gazlarının en büyük kaynağı olan elektrik üretimi sektörüyle doğrudan ilişkilidir. Bu durum, potansiyel bir menfaat çatışması (conflict of interest) oluşturabilir ve ETS'nin bağımsız ve tarafsız işleyişini tehlikeye atabilir. Ayrıca, EPİAŞ'ın Şeffaflık Platformu'nu işletirken üyelik başvurularını gerekçesiz reddetme gibi şeffaflık ilkesiyle bağdaşmayan uygulamaları bulunmaktadır.

Öte yandan, AB deneyiminden çıkarılacak dersler ışığında, aşırı tahsisat dağıtımı ve düşük karbon fiyatları gibi sorunların önlenmesi için sağlam bir piyasa istikrar mekanizmasının oluşturulması ve yeterli seviyede bir taban fiyat belirlenmesi önemli. İdare hukukunun temel ilkelerinden biri olan tarafsızlık ve objektiflik ilkesi gereğince, düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlar ile piyasa oyuncusu rolleri arasında net bir ayrım bulunması gerekmektedir. EPİAŞ'ın hem elektrik piyasasında hem de karbon piyasasında işletici rolünü üstlenmesi, bu ayrımı ihlal edebilir ve piyasa manipülasyonu endişelerini artırabilir. AB ETS deneyiminde, özellikle ilk fazlarda yaşanan piyasa manipülasyonu ve şeffaflık sorunları göz önüne alındığında, bu husus özel bir dikkat gerektirmektedir.

"Adil geçiş ve yerel yönetimlerin rolü"

Kanun teklifinde, 'adil geçiş' kavramı önemli bir yer tutmaktadır. Madde 2'de adil geçiş; 'İklim değişikliğiyle mücadelede ve yeşil büyüme sürecinde; çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler gibi süreçten en fazla etkilenebilecek kişiler öncelikli olmak üzere herkesi kapsayacak, istihdam sürecinin uygun tedbirler alınarak yönetildiği ve yeni istihdam alanlarının oluşturulduğu, ekonomik, çevresel ve sosyal kazanımların en üst düzeyde tutulduğu politika ve uygulamaları' şeklinde tanımlanmıştır.

Bu düzenlemeler, adil geçiş kavramını normatif düzeyde tanımakla birlikte, uygulamaya yönelik somut mekanizmalar ve finansal destekler konusunda yeterince ayrıntılı değildir. Özellikle, karbon-yoğun sektörlerdeki işçilerin yeni becerilere kavuşturulması (reskilling), kırılgan toplulukların desteklenmesi ve enerji yoksulluğunun önlenmesine ilişkin spesifik tedbirler eksiktir. AB'nin Adil Geçiş Mekanizması (Just Transition Mechanism) ve Adil Geçiş Fonu (Just Transition Fund) gibi kapsamlı finansal ve kurumsal araçlar, Türkiye için de model oluşturabilir.

Kanun teklifi, yerel düzeyde iklim değişikliğiyle mücadele için önemli düzenlemeler içermektedir.

İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu: Her ilde vali başkanlığında, ilgili kurumların temsilcilerinden oluşan kurul.

Yerel İklim Değişikliği Eylem Planları: Her il için büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi tarafından hazırlanacak planlar.

Tamamlanma Süresi: Bu planların en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar tamamlanması zorunluluğu.

Bu düzenlemeler, yerel yönetimlerin iklim değişikliğiyle mücadeledeki rolünü güçlendirmekle birlikte, belediyelerin daha aktif roller üstlenmesini teşvik edecek ve mali kaynakları güvence altına alacak hükümler konusunda yetersiz kalmaktadır.

Kanun, yükümlülüklere uyulmaması durumunda çeşitli idari yaptırımlar öngörmektedir:

İdari Para Cezaları: Sera gazı emisyon raporunu sunmayanlara, emisyon izni olmadan faaliyet gösterenlere, tahsisat teslim yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere idari para cezaları.

Tahsisat Teslim Etmeme Cezası: Teslim edilmeyen her bir tahsisat için piyasa fiyatının 2 katı tutarında ceza.

Yükümlülüklerin Yerine Getirilmemesi Durumunda İzin İptali: 3 yıl üst üste tahsisat teslim yükümlülüğünün yüzde 80'inden azını yerine getiren işletmelerin emisyon izninin iptali.

Pilot Dönemde İndirimli Ceza: Pilot uygulama döneminde cezaların yüzde 80 indirimli uygulanması.

Bu yaptırımlar, caydırıcılık açısından önemli olmakla birlikte, özellikle pilot dönemde cezaların yüzde 80 indirimli uygulanması, sistemin etkinliğini azaltabilir. AB ETS deneyiminde, özellikle ilk fazlarda yaptırımların yetersizliği ve uyum problemleri yaşandığı göz önüne alındığında, bu husus dikkatle değerlendirilmelidir.

Geçiş hükümleri ve uygulama takvimi

Kanun teklifi, düzenlemelerin aşamalı olarak hayata geçirilmesi için geçiş hükümleri ve bir uygulama takvimi öngörmektedir:

ETS Pilot Uygulaması: Sisteme geçişte önce pilot uygulama yapılması.

3 Yıllık Geçiş Süreci: İşletmelere sera gazı emisyon izni almak için 3 yıl süre tanınması (gerektiğinde 2 yıl daha uzatılabilir).

Planlama Araçları İçin Süre: Kurum ve kuruluşların planlama araçlarını 31 Aralık 2027 tarihine kadar hazırlaması veya uyarlaması.

Bu geçiş süreci, sanayi ve ekonomi üzerindeki olası etkilerin yumuşak bir geçişle yönetilmesini sağlayabilecek olmakla birlikte, iklim değişikliğiyle mücadelede gerekli hızı yakalamak bakımından eleştirilere açıktır.

Kanunun yasalaşması, iklim değişikliğiyle mücadelede sadece ilk adımdır. Asıl kritik süreç, ikincil mevzuatın (yönetmelik, tebliğ, genelge vb.) hazırlanması ve etkin bir uygulama mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bu süreçte katılımcılığın artırılması, teknik detayların doğru şekilde belirlenmesi ve uygulama mekanizmalarının etkin bir şekilde kurgulanması, kanunun başarısında belirleyici olacaktır. İkincil mevzuat çalışmalarında, kanun teklifindeki katılımcılık eksikliğinin telafi edilmesi ve daha kapsayıcı bir süreç yürütülmesi, hem yönetmeliklerin niteliğini artıracak hem de uygulamada karşılaşılabilecek sorunları azaltacaktır."

İklim Kanunu Teklifi'nin olumlu yönleri ve eksiklikleri...

Açıklamanın değerlendirme ve sonuç kısmında ise İklim Kanunu Teklifi'nin birçok olumlu unsur içerdiği ancak bazı yapısal eksiklikler barındırdığı belirtildi. Açıklamada, olumlu unsurlar, eksiklikler ve endişeler şöyle sıralandı:

"Olumlu Unsurlar: Emisyon Ticaret Sistemi'nin kurulması, yerel iklim eylem planlarının hazırlanması, Türkiye Yeşil Taksonomisi'nin oluşturulması, karbon kredilendirme ve denkleştirme mekanizmalarının düzenlenmesi, adil geçiş kavramının normatif düzeyde tanınması...

Eksiklikler ve Endişeler: Bağlayıcı ara emisyon azaltım hedeflerinin olmaması, katılımcılık ve şeffaflık mekanizmalarının yetersizliği, EPİAŞ'ın piyasa işletmecisi olarak belirlenmesinden kaynaklanan potansiyel menfaat çatışması, yerel yönetimlerin rolünün sınırlı tutulması, adil geçiş kavramının uygulanmasına yönelik somut mekanizmaların ve finansal desteklerin detaylandırılmaması...

Sonuç olarak, İklim Kanunu Teklifi, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde önemli bir adım olmakla birlikte, eksikliklerinin giderilmesi ve uygulamada etkinliğin sağlanması için kapsamlı bir değerlendirme ve iyileştirme sürecine ihtiyaç duymaktadır. Kanunun yasalaşması halinde, ikincil mevzuatın hazırlanması ve uygulamanın izlenmesi aşamalarında sivil toplumun, akademinin ve yerel yönetimlerin aktif katılımı, kanunun başarısı için kritik önem taşıyacaktır."