Kültür & Sanat

AFF 2024 Ödülleri sahiplerini buldu

Altın Portakal Film Festivali’nin ortak yapım imkânı sağlayan programı Antalya Film Forum’da ödüller sahiplerini buldu. İki gün süren Forum'da alanında uzman isimler, tecrübelerini paylaştı.

Abone Ol

Altın Portakal Film Festivali’nin ortak yapım imkânı sağlayan programı Antalya Film Forum’da ödüller sahiplerini buldu. İki gün süren Forum'da alanında uzman isimler, tecrübelerini paylaştı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 61'nci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ortak yapım ve proje geliştirme platformu olan Antalya Film Forum (AFF) iki günlük programın ardından ödül töreniyle sona erdi. Bütün dünyadan sektör profesyonelleri sinema yapmaya gönül verenlerle bir araya getiren Forum, bu yıl 119 başvuru arasından seçtiği 19 projeyi değerlendirip en iyilerini ödüllerle destekledi.

AFF 2024 Ödülleri

Uzun Metraj Kurmaca Film Pitching Platformu

-Uzun Metraj Kurmaca Film Pitching Platformu Ödülleri: Yönetmenliğini Aydın Orak’ın üstlendiği, yapımcılığını ise Aydın Orak, Murat Hasarı ve Fahriye Şentürk’ün paylaştığı "Ölü Arının İğnesi" ile yönetmenliğini İlyas Soner Yıldırım’ın, yapımcılığını Emir Melek’in üstlendiği "Kırk Gün Kırk Gece"

-WOM Studio - Stüdyo Kullanım Desteği: Yönetmenliğini Nursen Çetin Köreken’in, yapımcılığını Ümit Köreken’in üstlendiği "Üç Kızın Hikayesi"

-Rollart – Teknik Ekipman Desteği: Yönetmenliğini Aydın Orak’ın üstlendiği, yapımcılığını ise Aydın Orak, Murat Hasarı ve Fahriye Şentürk’ün paylaştığı "Ölü Arının İğnesi"

Uzun Metraj Kurmaca Film Work In Progress Platformu

-Uzun Metraj Kurmaca Film Work In Progress Platformu Ödülü: Yönetmenliğini Şeyhmus Altın’ın, yapımcılığını Fevziye Hazal Yazan’ın üstlendiği "Memento Non Mori"

-AFF Jüri Özel Ödülü: Yönetmenliğini Banu Sıvacı’nın, yapımcılığını Yusuf Aslanyürek’in üstlendiği "Günyüzü"

-Chantier Dağıtım Ödülü: Yönetmenliğini Şeyhmus Altın’ın, yapımcılığını Fevziye Hazal Yazan’ın üstlendiği "Memento Non Mori"

The TAMTAM - Color Suit ve Finishing Destek Ödülü: Yönetmenliğini Şeyhmus Altın’ın, yapımcılığını Fevziye Hazal Yazan’ın üstlendiği "Memento Non Mori"

Belgesel Film Work In Progress Platformu

-Belgesel Film Work In Progress Platformu Ödülü: Yönetmenliğini Morteza Atabaki’nin, yapımcılığını Murat Öneş’in üstlendiği "32 Metre"

Dizi / Kısa Dizi Pitching Platformu 

-Gain - Proje Geliştirme Desteği Ödülü: Yönetmenliğini Salih Toprak’ın, yapımcılığını Sedat Tanrıkolu’nun üstlendiği "Keko"

-BKM Mutfak - Senaryo ve Oyun Yazma Atölyesi Ödülü: Yönetmenliğini Salih Toprak’ın, yapımcılığını Sedat Tanrıkolu’nun üstlendiği "Keko"

Sümer Tilmaç Antalya Senaryo Destek Fonu Pitching Platformu

-Sümer Tilmaç Antalya Senaryo Destek Fonu Pitching Platformu Ödülü: Senaryosunu Nazlı Elif Durlu’nun kaleme aldığı "Mutlu Bir Yuva"

-Antalya Film Ekibi - Yapım Danışmanlığı Desteği Ödülü: Senaryosunu Nazlı Elif Durlu’nun kaleme aldığı "Mutlu Bir Yuva"

 7-9 Ekim günleri arasındaki Forum’da iki gün boyunca yeni projeler değerlendirildi, alanında uzman isimler de özel sunumlarla tecrübelerini ve fikirlerini paylaştı.

"Stüdyo Sineması" başlıklı sunumda Mert Baydur ve Kaan Acemi; 20125’te hayata geçiriliecek ve Avrupa’nın en büyük 3'üncü film platosu olması hedeflenen WOM Stüdyoları’ndan bahsetti. Acemi; İstanbul’da kurulacak platonun, sektördeki daralmanın önüne geçmeyi amaçladığını söyledi. Müjdeci, "Yapım maaliyetlerini düşürerek yüzlerce kişiye istihdam sağlayan, dolaylı yoldan milyonlarca kişiye dokunan film sektörüne destek olabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz" diye konuştu.

"Film endüstrisi, eğlence endüstrisi anlamına geliyor"

“Film Yapımlarında Uluslararası Ortaklıklar ve Sanat Sinemasının Geleceği” başlıklı, yönetmen Aydın Sayman’ın moderatörlüğündeki sunumda ise yönetmen Nur Dolay konuştu. Dolay, öncelikle sinemadan kastını açıkladı: "Aslında sinema deyince ben, film endüstrisinden bahsetmiyorum. Film endüstrisi, eğlence endüstrisi anlamına geliyor. Biz sinemadan bahsederken, Avrupa’da olduğu gibi, yedinci sanattan bahsediyoruz. 2011’de Berlin’de Bela Tarr’a Gümüş Ayı verilmişti. Ödülü alırken teşekkür etmedi, sonra basın konferansında ‘Bu, sinemanın sonudur’, dedi. Herkes ‘Bela Tarr artık film yapmayacak’ dedi, ben de öyle düşündüm. Fakat onunı söylediği, sinemanın gerçekten bitişiydi. Bunu şimdi anlıyorum." 

"Girişimcilikten Sinemaya: Kanada Vize Ve Yeni Fırsatlar" başlıklı sunuma ise Burak Çolak moderatörlüğünde, Kanada resmî göçmenlik danışmanı Judith Tokgöz katıldı. Göçmen danışmanlığı tecrübelerinin ötesinde sinema bağlamında Kanada’yı değerlendiren Tokgöz, "Kanada, Hollywood’un omurgası. Kanada’da film çekmek düşük maliyetli ve sosyal devlet imkanlarından yararlanmayı sever Hollywood. Çoğu ülke de faydalanabiliyor ama maalesef Türkiye, bu listede yok. Sizin sektörde çalışma izni için muafiyetler var. Geçici oturumda şirket kurup şirket üzerinden C11 vizesi alınabilir. Quebec’te sağlık sigortasından da yararlanabilirler. C14 istisna kodu, Kanada’daki canlı aksiyon televizyon ve film yapımında temel rollerdeki yabancı işçilerin LMIA olmadan çalışmalarına olanak sağlar; C11’de kısa süre için vize muafiyeti oluyor. Buradaki projeyi, prodüksiyonu anlatmanız gerek, o takdirde yardımcı olunuyor.Bu, yalnız oyuncular, yönetmenler, dublörler, ışık uzmanları ve koreograflar için uygulanır."

"Her ülkedeki film endüstrisinin gelişimini öğrenir ve aynı zamanda ağınızı genişletirsiniz"

Berlin Film Festivali Direktörlüğünü beş buçuk yıl boyunca sürdüren Mariette Rissenbeek de Forum’un konuklarındandı. Rissenbeek, Berlin Film Festivali örneği üzerinden “Uluslararası Film Festivallerinin Film Endüstrisindeki Rolü” üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Rissenbeek, tecrübelerini şöyle aktardı:

"90'larda Almanya'da dağıtım işinde çalışırken bir filmi, festivale sokmak için her zaman çok hevesliydik. Çünkü bağımsız bir film için festival katılımı, görünürlük sağlar. Gösterime girdiğinde, 'A, bu film Berlin’deydi ve ödül aldı' diyebilirler, bu da filmin tanıtımına yardımcı olur. Bu anlamda birçok festival, ulusal düzeyde bile olsa film endüstrisinin bir parçasıdır ve filmlere ekstra bir görünürlük sağlar. İkincisi; festivaller bir ağ kurma platformudur. Bir festivale gittiğinizde belki de özel bir projesi olan bir yönetmenle tanışabilirsiniz, bir oyuncuyla tanışabilirsiniz ya da bir yapımcı size bir teklif sunabilir. Büyük festivaller ise, tıpkı Berlin gibi, uluslararası çapta önemli buluşma noktalarıdır. Her ülkedeki film endüstrisinin gelişimini öğrenir ve aynı zamanda ağınızı genişletirsiniz."

Şebnem Pınar’ın moderatörlüğünü üstlendiği "Karakter Yaratımı ve Animasyon" sunumunun konuşmacısı, karikatürist- yazar Cem Güventürk’tü. Güventürk, "Sanat özellikle karikatür, gerçekten her şeyden haberinizin olması gereken, her üniteden sorumlu olduğunuz bir sınav gibi. Ben zihnimi dev bir çöplük gibi görüyorum. Fikrin bu kadar önemli olduğu çağda fikir, gerçekten çok yakınlarda gezmiyor. Bunu çok korkutucu buluyordum başta. Biz Türk halkı olarak kendimizi aşağı çekmekte çok ustayız, çok uçları yaşayan bir milletiz. Eğer tavsiye olacaksa ‘yok ya olmuyor artık, yapılabilecek her şey yapıldı’ noktasında tıkanıp kalmamalılar."

"Bizim işimiz bir noktada manipülasyondur"

Sinema Çalıştayı koordinatörü Doç. Dr. Perihan Taş Öz’ün moderatörlüğündeki "Hikayeleri Bestelemek" başlıklı sunumun konuşmasıcı ise pek çok filmdeki başarılı işleriyle tanınan, besteci Yıldıray Gürgen’di. Bugüne dek 160 projede, 500 bölümün üzerinde dizide görev almış olan Gürgen, Öz’ün “Hikaye bestelemek sizin için ne ifade ediyor, nasıl işliyor bu süreç?” şeklindeki sorusunu şöyle cevapladı:

"Temelde anlatılan hikayenin evrenselliği var mı yok mu, herkese hitap eder mi soruları oluyor. Türkiye’de büyüyen biri olmadığım için Türkiye’nin dışında olan bazı şeyler çok dikkatimi çekti. Belki biraz orada bir farkım olmuştur. Bir projede beni asıl tav edecek olan nedir? Konu sadece Türkiye’de çalışan bir konuysa bunu, Türk insanına göre yapmak gerekiyor. Evrensel bir konuysa biraz daha öyle bakmam ve işlemem gerekiyor. Projeye dahil olurken ‘ben kimin gözünden bakarım?’ sorusunu sorarım. Kameranın açısından mı, orada görünmeyen bir oyuncu olarak mı, yoksa bir oyuncunun gözünden mi? Işıklandırmadan tut, renginden, kamera açılarına kadar her şey çok önemli. Aslında şunu söylemeye çalışıyorum; duyguyu, görselle birleştirebiliyorsam onun albenisi katbekat artıyor. Bizim işimiz bir noktada manipülasyondur; seyirciyi daha çok nasıl ekran karşısına kilitleyebiliriz?"

Forum’da ikinci gün devam eden sunumlarda SONY Ürün Uzmanı Aykut Kılıç, Ozan Ali Korkut moderatörlüğündeki “SONY- Hikayelerin Çözünürlüğünü Artırmak” başlıklı bir sunum yaptı. Kılıç; SONY’nin, çözünürlüğü artıran yeni sisteminden bahsetti. Anakart üzerine dahil edilen yeni bir üniteyle kameranın artık; hayvan, insan, kuş, tren gibi pek çok nesnenin ‘anatomisini algılayarak’ netlik yaptığını söyledi.

"WEDIA CORP- Dijital Dönüşüm Yeni Çağ" başlıklı sunumda ise Funda Şen ve Erman Güleç konuştu. Günümüz hedefinin ‘Z kuşağı’ olduğunu belirten Funda Şen, Z kuşağını ve sinemayla ilişkisini şöyle tarif etti: "Bu çocukların neredeyse üç yaşından itibaren ellerinde telefon, tablet; her şey var, bunlar multi çocuklar. Bir yandan bilgisayar oynarken bir yandan müzik dinleyip o sırada telefonda Instagram kaydırabiliyor Peki biz bu çocukları sinemaya nasıl getireceğiz? Bu çocukların çoğu sinemaya gitmeyi külfet olarak görüyor, pahalı buluyor. Neden; çünkü içeriğe o kadar kolay ulaşıyor ve o kadar hızlı tüketiyor ki dikkati inanılmaz derecede kısa. Siz onu iki saat o salonda tutacaksanız gerçekten ona bir şey vermek zorundasınız artık. Onu salona getirebilmek için onu yakalamak zorundasınız. Ve yakalama süreniz 2 ila 3 saniye."

"Bilim kurgu, çok fantastik şeyler karşılık bulmuyor ve eğriti duruyor"

Burak Çolak’ın moderatörlüğündeki "Media Hub – Dağıtım: 3 Boyutlu Satranç Oyunu" sunumunun konuşmacısıysa Kerim Emrah Turna’ydı. Uzun yıllar televizyonculuk yaptıktan sonra Media Hub’ı kuran Turna; yıllar içinde kurduğu network’le şu an bir Brezilya ürününü Filipinler’e, bir Tayvan ürününü Şili'ye lisanslayabildiklerini söyledi: "Düşünün ki şu an İspanya'da prime time'da Türk dizisi izleniyor. Amerika'da, Hispanik nüfusun izlediği iki büyük kanal var; Telemundo ve Univision. Onların prime time'ında Türk dizileri var."

İpek Ügümü’nün moderatörlüğündeki sunumdaysa BluTV Orijinal Yapımlar Takım Lideri Oya Doğan, "BLU TV: Dijital Platformlarda Özel Yapım Süreçleri” hakkında bilgi verdi. Öncelikle başvuru kriterlerinden bahseden Doğan, şöyle konuştu: "Her platformun belli kimlikleri oluyor. Yani Blu TV'de şöyle bir gerçeklik var: İzleyici gerçekten kendine dair bir şey bulmak istiyor. Dolayısıyla çok lokal bir hikaye olması çok önemli. Bilim kurgu, çok fantastik şeyler karşılık bulmuyor ve eğriti duruyor.
Başvuruda en azından bir bölüm senaryosu varsa en azından proje hakkında bir izlenim oluyor Ve iyi senaryo her zaman aslında o kadar işin arasında gerçekten öne çıkıyor."

"200 milyar Reels her gün Facebook ve Instagram'da izleniyor"

Meta Medya Ortakları Sorumlusu Eren Sağır da Ozan Ali Korkut moderatörlüğündeki "Facebook Meta – Cine - Z" başlıklı sunumda sinema sektöründe sosyal medyanın nasıl daha efektif kullanılabileceğini anlattı. Sağır, "3 milyardan fazla insan platformlarımızı kullanıyor. Bu kadar büyük bir kitleyi düşündüğünüzde, siz dizi de üretseniz, sanat filmi yönetmeni de olsanız, bir aktör de olsanız veya bir belgesel yapımcısı bile olsanız, kendi kitlerinizi platformlarımızda bulabiliyorsunuz. Son ‘Reels’ formatımız mesela en hızlı büyüyen formatlarımızdan biri; 200 milyar Reels her gün Facebook ve Instagram'da izleniyor. Doğru şekilde servis edildiğinde, doğru stratejiyle, doğru girişle, doğru bağlantılarla yayınlandığında içerik, kendi kitlesini bulup etkisini yaratma gücüne sahip" diyerek sosyal medyanın gücüne dikkat çekti. Tüketici alışkanlıkları ve ihtiaçları ile platformların sunduğu özelliklerin sürekli birbirini besleyerek dönüştürdüğünü vurgulayan Sağır, içerik üreticilerinin buna dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.