Bu yıl, yurdumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun ve emperyalist güdümlü düşmanları kesin yenilgiye uğratarak yurttan kovduğumuz 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 99.Yıl dönümü.
Ancak konuya başlamadan önce çok önemli bir noktanın altını çizmek gerekir.
Tarih sosyolojisi açısından, krallıklar, imparatorlukla ya da devl.etlerin yaptıkları savaşları ve bu savaşlarla kazanılar zaferleri iki ana grupta toplamak olasıdır.
Bazı savaşlar sadece fetih, başka ulusların yurtlarına saldırma, toprak kazanma, sınır genişletme, vergi gelirlerini artırma, ideoloji yayma ya da Haçlı Savaşlarıda olduğu gibi inanç ihraracı olabilir. Bu ve benzeri fetih ve nüfuz savaşları, fetih yapan uluslar için zafer fakat ne yazık ki fethedilen, toprak kaybına uğrayan ülkeler ve uluslar için ise işgal ve zulüm anlamına gelir. Empati ya da duygudaşlıktan yoksundur.
Ikinci tür savaşlar ise, öz savunma (nefsi müdafa), vatanın, devletin ve ulusun varlığını koruma ve devam ettirebilme, ölüm kalım yani var olma, yaşayabilme ya da yok olma ( ya istiklal ya ölüm, hayat-memat) savaşlarıdır. Aslında meşruiyeti fazla savaşlar bu gruba girer.
Bu ikinci tür savaşlar; yurdu, ulusu, devleti ve halkın namusunu koruyabilme amacına yöneliktir. Bu nedenle ikinci gruptaki savaşlar, birinci tür fetih savaşlarına göre çok daha yâşamsal ve önemli konumdadır. Yok olan, varlığı sönerek, ortadan kalkan bir ulusun ya da halkın inanç, kültür, dil ya da din bekçiliği hiç bir anlam taşımaz.
Bizim Kurtuluş savaşımız, ulusumuz ve devletimizin, başta ulusal varlığımız, yurt ve ekonomi olmak üzere, her anlamda emperyalistlerin boğucu kıskacından kurulma, kendini var etme ve yaşatabilme savaşdır. Tam bir öz savunma(nefsi müdafa)dır. Bu nedenledir ki, kazanılan zaferin değeri ve sonuçları başka savaşlar ve zaferlelerle karşılaştırılmayacak kadar kutsaldır ve büyük önem taşır.
Büyük Taarruz'dan yaklaşık bir yıl önce, 22 Ağustos ve 11 Eylül 1921 de gerçekleşen ve 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı işgalcı düşman ordusunu durdurmuş ve direncini kırmıştı. Sıra düşmana son darbeyi vurup yurdu işgalden, ulusu da işgalci zulmünden yani düşmandan kurtarmaya gelmişti. Düşmana Son darbe hazırlıkları bir çok ekonomik, sosyal, askeri ve siyasi zorluklar içinde ancak bir yılda tamamlanabilmişti. Artık düşmana karşı saldırıya geçme ( taarruz) zamanının geldiği kararı alındı.
26 Ağustos 1922 günü sabah 05.30 da başlayıp 9 Eylül 1922 de Izmir'de zaferle perçinlenen ve "BÜYÜK TAARRUZ" ya da Baş Kumanlık Meydan Savaşı olarak adlandırılan Kurtuluş Savaşı'mızın son ve bitirici halkası ülkemizi yoktan var eden büyük bir zaferle taçlanmıştır. Bu taç, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, yurtsever arkadaşları, tüm Kurtuluş Savaşı gazileri ve şehitlerinin hep birlikte Ulusumuzun başına onurla giydirdikleri tam bağımsızlık, ulusal egemenlik,özgürlük ve çağdaş uygarlık tacıdır.
Türk Ulusu Kurtuluş Savaşı ile birlikte, sanki küllerinden yeniden doğmuş, dimdik ayağa kalkmış, ülkesini emperyalist düşman ittifakından kurtarmış , yepyeni bir uygar devlet kurmayı başararak, uygar uluslar kervanında yerini almıştır. Özgürlük, bağımsızlık, ulasal egemenlik ve vatan toprağımızın temel tapusu ise Kurtuluş Savaşından sonra, dönemin emperyalist ve işgal heveslileri ile yapilan ve perçinlenen Lozan Antlaşmasıdır.
Kurtuluş Savaşı nın kazanılması ile birlikte:
1- Emperyalizmin güdümündeki düşmanlar yurttan sökülüp atılmış, vatanımız, ulusumuz ve namusumuz işgalcilerden temizlenmiştir.
2- Aile, birey ya da hanedan iradesine, padişahlık yönetimine dayalı teokratik devlet rejimi sona ermiş, onun yerine ulusal egemenliğe, halk iradesine, halkın kendi kendini yönetmesine dayalı bir siyasi rejim gelmiştır. Bu durumun en önemli kanıtı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulmuş ve devleti yönetme yetkisini doğrudan üstlenmiş olmasıdır.
3- Tam bağımsız bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.Laikleşmenin, ekonomik bağımsızlığın, demokratikleşmenin ve bireysel olarak din ve vicdan özgürlüğüne kavuşabilmenin yolu açılmıştır.
4- Şer'i hukuk düzeninin yerini, laikleşmiş, meşruiyetini ulustan( milli iradeden) alan anayasal ve sivil devlet rejimi almıştır
5- Akılcılığa, bilimselliğe ve karma eğime dayalı bir eğitim ve öğretim sistemi getirilmiştir. Siyasî, ekonomik, mesleki ve kültürel açıdan kadın ve erkek eşitliği hedeflenmiştir.
6- Mustafa Kemal Atatürk "Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir." diyerek çoğunlukçu kültür anlayışından ÇOĞULCU TOPLUM ANLAYIŞINA kavuşmanın önündeki engeller kaldırılmıştır. Bu oluşumun en önemli kanıtı hukuken her konuda ve devlet katında EŞİT YURTTAŞLIK ilkesidir.
7- Kurtuluş Savaşımızın temel ve çok önemli bir özelliği de emperyalizmin kıskacındaki diğer uluslara özgüven, umut ve başarma iradesi aşılamasıdır. Mazlum uluslara önderlik etmektir.
Ancak üzülerek belirtmek gerekir ki, ükemiz ve ulusumuz açısından,Kurtuluş Savaşımız, ZAFER BAYRAMI ve hatta Lozan Antlaşmasının anlam ve önemini, neden ve sonuçları ile birlikte, henüz yeterince derinlemesine anlayamamış bazı cahil yurttaşlarımız, aydınlarımız(!) basınımız(!) ve siyasilerimiz vardır. Ancak güneş balçıkla sıvanmaz. Uygarlık güneşi uygarlık karşıtlarını bir gün mutlaka kör edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta M.K.Atatürk, silah arkadaşları, Kurtuluş Savaşı şehitlerimiz, gazilerimiz ve bu savaşa canı, malı ve emeği ile destek veren kadın ve erkek yurttaşlarımızı şükran, minnet saygı ve rahmetle anıyorum.
HERKESİN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN.